Blog

Aldatma İlişkide Olumlu Bir Dönüşüme Yol Açabilir Mi?

Prof. Dr. Ayhan Kalyoncu & Uzm. Psk. Neval Sipahi


 
EquinoxPT Aldatma.jpg

Tabii ki pek çok  insan aldatılmaktan hoşlanmaz, ama bu konu hakkında bir yazı yazmaya başlayınca öncelikle bu kelimenin tanımını yapmak ve sınırlarını belirlemek gerekir diye düşünüyorum. Bazı insanlar için aldatılma çok geniş bir kapsamda ele alınır, hatta ilişki başlamadan başkaları ile yaşanılanlar bile bu kapsam içinde kabul edilir ve eşlerin hayatında,  yakından veya uzaktan, hiçbir zaman bir başkasının bulunması istenmez. . Bunun ne kadar doğru veya mümkün olabileceğini tartışacak değiliz. Ancak aldatmayı, en somut şekliyle, ilişki resmen başladıktan sonra başka biriyle yaşanan cinsel ilişki ile de sınırlandırmak mümkündür. Aslında anlaşılması gereken şey aldatma yaşanıyorsa, aldatan kişinin ayrılmayı en azından şimdilik istemediğidir.

Bu konu ile ilgili istatistiklere göz atarsak aslında aldatmayı güvenilir bir şekilde gösteren bilginin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını görürüz. Sadece fikir edinmek için ulaşabildiğimiz kaynaklardan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) verilerine göre, 2017 yılında internet üzerinden yapılan bir çalışmada, Türkiye’de erkeklerin yaklaşık yüzde 58’i, kadınların ise yaklaşık yüzde 40’ı evlilik süresince en az bir kere evlilik dışı ilişki yaşadığını bildirmişler. Ancak biz bu verilerin güvenilir olduğu kanaatinde değiliz. 1990’lı yıllarda ABD’de yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre ise, evli erkeklerin yüzde 22’si, kadınların ise yüzde 14’ü eşlerini en az bir kere aldatmışlar. Bu verilerin günümüz şartlarına göre çok düşük oranlar içerdiğini düşünüyoruz. Ülkemize ait bu konudaki tek gerçek veri, TÜİKin sunduğu, boşanma gerekçelerinin yüzde 16.8’inin aldatmaya bağlı olduğu bilgisidir. Ancak bu bilgi bize aldatmanın toplumsal düzeydeki yaygınlığını göstermez.

Verilerin bu konuya bir açıklık getiremeyeceği aşikar. Ayrıca toplumun bu konu ile ilgili yargıları da önem arz eder. Örneğin; “Erkekler daha kolay ve sık aldatır”, “Anneler aldatmaz”, “Çalışan kadınlar aldatır”, “Kadınlar erkekler gibi değildir” şeklindeki kalıp yargılar çoğu zaman gerçekleri yansıtmaz. Bilinen gerçek şu ki; Erkeklerin sadece bir kısmı, kadınların ise daha az bir kısmı eşlerini aldatıyor. Erkeklerin büyük kısmı, kadınların ise daha büyük kısmı eşlerini aldatmıyor.

Ayrıca aldatma çoğu zaman çiftlerin ilişkilerini bitirme nedenlerinden biri olarak görülür. Sadakatsizlik sonucunda aldatan eşin suçlu, aldatılan eşin ise yaralı taraf olarak görülmesi, kişilerin ilişkilerinde yoğun problemler yaşamalarını ve hatta ilişkiyi hiç irdelemeden ayrılık kararı almalarına yol açar. Oysa ki aldatma, çiftlere ilişkilerinde birtakım problemler olduğunun mesajını verir. Bu problemler çiftler arasında genellikle konuşulmayan, gizli kalmış veya birbirleriyle paylaşma cesareti gösteremedikleri problemlerdir.. Dolayısıyla aldatmanın ilişkiyi bitirme sebebi olarak görülmesi, söz konusu ilişkideki temel problemlerin göz ardı edilmesine sebep olabilir.

 
 
holdinghands31318.jpg
 
 

O halde aldatma;

Çiftler arasındaki ilişkinin  işlevsizleşen ve tatmin etmeyen yönleri üzerine düşünmeyi sağlayan bir durum olarak görülebilir mi?  

Eğer öyleyse, aldatmanın ilişkiler üzerindeki yapıcı etkisinden söz edebilir miyiz?

Bu soruyu cevaplamak için öncelikle, bir evlilik ilişkisinin temelinde yatan dinamiklerin neler olduğuna bakmamız faydalı olacaktır. Evlilikler güven ve dayanışma ilişkisi üzerine kuruludur. Evlilikleri sürekli bir haz ve heyecan arayışından ziyade iki kişinin paylaştığı güven, sevgi ve şefkat hislerinin sonucunda oluşan duygusal tatminle süren beraberlikler olarak değerlendirebiliriz. Bir çift evlenirken “iyi ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” birlikte olmak için güven, sevgi, şefkat ve dayanışmanın olduğu ilişkilerini bir ömür boyu sürdüreceklerine dair söz verirler. Dolayısıyla hiç kimse yalnızca bir süreliğine hissettiği seks arzusu, cinsel heyecan ya da gelip geçici hisler için evlilik kararı almaz. Evlilik yaşantısında sayesinde güven ve doyuma ulaşan temel arzular ve ihtiyaçların karşılanması ile kişi belirli bir rutine girer. Bazen bu rutin çiftlerin ilişkilerinden sıkılmalarına, farklı heyecanlar aramalarına ya da zamanla birbirlerine gösterdikleri başta cinsel arzu olmak üzere sevgi, ilgi ve şefkatin azalmasına yol açar.

Yapımcılığını Ferzan Özpetek’in üstlendiği “Cebimdeki Yabancı” filminin karakterleri, bizi evliliğin, çift ilişkilerinin ve aldatmanın farklı yüzleriyle tanıştırıyor. Kimi zaman cinsel heyecan arayışı, kimi zamansa karşı taraftan beklenen ancak karşılanmayan ilgi ve sevgi eksikliği sadakatsizliğe neden olur. Film boyunca çiftler bir oyun oynarlar. Bu oyunun tek bir kuralı vardır: Bir gece boyunca cep telefonlarına gelen her aramayı yanıtlamak ve mesajı sesli okumak. Cep telefonları özel hayatlarının kara kutusu haline dönüşmesine rağmen birbirlerinden gizledikleri hiçbir şeyin olmadığını iddia eden çiftler oyunu oynamaya başlarlar. Böyle bir oyun fikri başlangıçta eğlenceli gelse de ilişkilerinde konuşulmayan, paylaşılmayan ve belki de hiçbir sorun yokmuş gibi geçiştirilen her ne varsa kurcalamak ve hatta ilişkiyi bozmak demek olacaktır. Nitekim olaylar silsilesi ile yanıtlanan telefonlar ve okunan mesajlar, verilmiş olan sadakat taahhüdünü sarsar. Bunun sonucunda çiftlerin arasında gizli bırakılmış ve sanki üzerine konuşulmama sözü verilmiş küçük sırlar ortaya dökülür ve ilişkilerindeki temel problemler su yüzüne çıkar.

Tıpkı filmdeki gibi, bir kişiyi yasak bir aşk ilişkisi yaşamaya iten sayısız sebep olabilir. Aldatan kişinin patolojisi, cinsel yaşantıdaki yetersizlikler ve evlilik içindeki sevgi, şefkat ve ilgi eksikliği gibi karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar başlıca sebepler arasındadır. Örneğin, eşine karşı öfkeli davranan ve aşağılayan biri, eşinin ihtiyaç duyduğu sevgi ve şefkati farklı bir ilişkide aramaya başlamasına sebep olabilir. Filmdeki karakterlerden biri benzer şekilde evliliğindeki ilgi, sevgi ve şefkat eksikliklerini, bir yabancıyla mesajlaşarak duyduğu heyecan ve kendisine gösterilen ilgiyle kapatmaya çalışır. Gerçek hayatta ise seks bağımlılığı ve karşı cins ile yakınlaşma korkusu sadakatsizliğe yol açan en yaygın nedenler arasındadır.  

Aldatmayı asıl sorun olarak ele almak yetersiz bir yaklaşımdır. Aslında sorun ilişkinin kendisindedir. Aldatmayı bir çiftin ilişkisinde birtakım problemlere ve eksikliklere işaret etmesi sebebiyle çok yönlü bir konu olarak ele almamız gerekir. Ancak genellikle aldatan kişilerin eşlerini aldatmalarına yol açan nedenlerin keşfedilmesine ihtiyaç dahi duyulmaz ve yasak ilişkilerin evlilikler üzerindeki travmatik etkileri üzerine yoğunlaşılır. İnsanlar bir ilişki içerisinde aldatmaya neden olan farklı dinamikleri hesaba katmaktan çoğu zaman uzak dururlar. Oysa aldatmanın yalnızca yol açtığı hasarlara bakmak oldukça faydasızdır. Tabii ki aldatılma, kişilerin duygusal yıkım yaşamalarına ve değersiz hissetmelerine sebep olan oldukça acı verici bir deneyimdir. Ancak sadece bu perspektiften aldatmayı ele almak ilişkilere bir yarar sağlamaz. Eğer çiftler sadakatsizliğe daha anlayışlı ve daha az yıkıcı yaklaşmayı başarabilirlerse, ilişkilerini örseleyen dinamikleri keşfedebilirler ve ilişkilerini kurtarabilirler.

Uzun süreli ilişkilerde bağlılık, çiftlerin birbirlerine gösterdikleri esneklik, sabır ve acılara direnebilmeleri sayesinde oluşur. Günümüz ilişkilerinde çiftler birbirleri üzerinde çeşitli haklar iddia ederek, ilişkilerini neredeyse tüketirler. Bir evliliğin sağlaması gereken daimî heyecan, rahatlık, cinsel mutluluk, entelektüel doyum gibi romantik seçimlere çiftlerin yeterince değer ve emek vermemesi, ufak bir sapmada bile büyük hayal kırıklıkları yaşamalarına, bocalamalarına ve bunlara karşı mücadele edememelerine yol açar. Bir kişi “ihtiyaçlarının karşılanmadığı” herhangi bir anda eşine verdiği cinsel sadakat sözünden kolaylıkla vazgeçebilir hale gelir. Diğer taraftan kendisine yapılan sadakatsizliği affetme niyetinde olanlar ise arkadaşları ve akrabaları tarafından eleştirilirler. Yakın çevrelerine göre kendisine yapılan sadakatsizliği affeden biri cesaretten yoksun demektir. Artık günümüzde kadınların aldatan eşlerini terk etmeleri kendilerine duydukları bir saygı göstergesi olarak değerlendiriliyor. Aldatmanın sosyal çevreyle paylaşılması durumunda evliliği koruyan mahremiyet duvarı yıkılır ve herkes söz konusu evliliği dikkatle incelemeye, onunla ilgili değerlendirmeler yapmaya başlar. Böyle durumlarda dile gelen hakaretler ve ahlaki yargılamalar aldatılan eş için rahatlatıcı olsa da büyük ölçüde faydasızdır.

Aldatmayı olgun bir şekilde ele almak istiyorsak:

Aldatmanın sonrasında belli bir süre için yoğun öfke ve ahlaki doğruların hatırlatılması hoş görebiliriz. Ancak bir süre sonra çiftler, aldatmanın anlamını ve gerekçelerini keşfetmek için özenli bir “çalışma” yapmalıdırlar. Bu özenli “çalışma” her iki tarafın bakış açısını göz önünde bulundurarak başlamalıdır.  

Sorulması gerekenler:

  • Aldatan ve aldatılan kişinin başına ne gelir?

  • Bu durum aldatan ve aldatılan taraf için ne ifade eder?

Sadık eşlerin aldatma sonrasında hoşgörülü olmaları ve sabır gösterebilmeleri önemlidir. Aldatılan eşlerin yalnızca kendi ahlaki üstünlüklerinden vazgeçmeleri gerekmez. Ancak eşlerine göre aldatmada neyin anlamlı, özgürleştirici ve keyifli olduğu üzerine düşünmeleri ve hatta anlayış göstermeleri beklenir. Genellikle fazlasıyla acıya ve üzüntüye sebep olan aldatma davranışını; sıkıntı, cinsel farklılık arzusu ya da varoluşsal “büyüme, keşif ve değişim” gibi sebepler tetiklemiş olabilir.

Aldatılan eşlerin intikam alma arzularını kontrol edebilmeleri önemlidir. Sağlıklı olan intikam arzularını kontrol altına almayı öğrenmeleridir. Aldatılan kişilerin her şeyi bilme arzularına karşı koymaları ve yaşamış olan cinsel ilişkinin detaylarını öğrenmeyi talep etmekten sakınmaları gerekir. Yaşanan hislerle ilgili araştırıcı sorular sorabilirler ancak saç rengi, seks pozisyonları ya da genital organlarının boyutu gibi detayları sorgulamak fayda sağlamaz. Bu noktada ilişkilerinde güveni yeniden sağlamaya çalışan kişileri bir nevi hukuki bir itiraf sürecine sokma ve onları aklanmış olarak çıkartma çabası da yanlıştır. Bu hususlara dikkat ederseniz devam ettirmek istediğiniz ilişkinizi hem korumuş olur, hem de yaşadığınız sadakatsizlik deneyimini sizi güçlendiren duygusal bir maceraya dönüştürme şansına sahip olursunuz.

Özellikle evliliklerde yıllar içerisinde cinsel yaşam monotonlaşmış olabilir  ve hatta bazen aldatılma sonucu ilişkide üçüncü bir kişinin varlığının hissedilmesinin oluşturduğu tehdit cinselliğe hareket getirebilir. Ancak çoğunlukla eşinin başka biriyle yaşadığı cinselliği düşünmek kişileri fazlasıyla incittiği için isteksiz ve cesaretsiz kılabilir. Böyle bir sürecin içerisindeyken ilişkinin cinsel boyutunu yeniden canlandırmak için oyuncu olma kapasitesini kullanmanız ve yaratıcı olmanız gerekir. Hemen umutsuzluğa kapılmayın ve bunun için kendinizi yeterince motive edemiyorsanız bir uzmandan yardım almaktan kaçınmayın. Çeşitli engellere rağmen evlilikleri ve ilişkileri sürdürme çabası takdir edilmeyi gerektiren bir özveridir.  

Tek eşli ilişkilerde her iki tarafın gösterdiği çaba inkâr edilemez boyuttadır. Yaşlı çiftler kaç senedir birlikte oldukları sorulunca sanki maraton koşmuş ya da kanser atlatmış gibi neden alkışlanırlar? Alkışlanan sabır ve dirençleri midir yoksa mazoşistik tutumları mıdır? Aslında her çift ilişkisinde mücadele edilen temel varoluşsal paradokslar mevcuttur. Bunlar; güvenlik ve macera, birliktelik ve otonomi, sabitlik ve yeniliktir. İşte bütün bu paradoksların doğurduğu duygusal ve yaşamsal sorunlara rağmen ilişkiyi yıllarca sürdürebilmek alkışı hak etmelerin asıl sebebidir.  

Aşk ya da seks kişilerin birbirleri üzerinde birtakım ayrıcalıklar ya da haklar iddia etmelerine zemin oluşturmamalıdır. Bir başkasına ve onun hislerine sahip olmamız zaten mümkün değildir. Aldatanlar ve onların ıstıraplı eşlerinin bize öğrettiği şey sadakatsizlik konusunda daha incelikli ve daha az yargılayıcı olmamız gerektiğidir. Aşkın ve arzunun karmaşıklıkları iyi ve kötü, mağdur ve suçlu gibi basit sınıflandırmalara indirgenemez. Aldatma ve sadakatsizliğe karşı yargılayıcı bir tutum takınmanın  bizi bu tarz davranışlardan alıkoymayacağı apaçık ortadadır. Bu durum, karşımızdakini aldatma nedenimizi anlamaktan da bizi uzaklaştırır.

Sonuç olarak aldatma bir ilişkiyi bitirme gerekçesi değildir. Bir uzman yardımı ile ilişkilerinizde aldatmaya yol açan problemleri keşfetmeniz, sorgulamanız ve bu problemlere çözümler bulmanız mümkündür.

 

29 Mayıs 2018 - Taksim, Istanbul